4 Ocak 2016 Pazartesi

FRİDA'YI İZLERKEN, PABLO NERUDA'YI OKURKEN : "TİNA MODOTTİ"

Dün 2016'nın ilk kitabı olarak Pablo Neruda'nın "Aşk şiirleri"ni okudum. Farklı bir lezzeti vardı şiirlerinin, bireyden toplumsala ince bir geçiş. Ve bazen aşkta kocaman bir bitiriş.

"Ölüm bir tek bana yazılmış bu öyküde ve aşktan olacak ölümüm;seni sevmekle,çünkü seviyorum seni aşkım; kanla, ateşle." 

"Sevdalım, zifiri karanlıkta bile
gülümse bana,ve ansızın saçılıyorsa kanım sokak taşlarına,gülüverçünkü gülüşün eşittiryalın bir kılıca."


Bugün ise büyük bir eksikliği gidermek gereğini duydum, işe erken geldim Frida'yı izlemeye koyuldum.  (Julie Taymor'ın 2002 yapımı).(2016'da Antman, Ters Yüz'den sonra izediğim 3. film oldu.) 

"Ben evliliğe inanmıyorum, hayır gerçekten. Bunu açıklığa kavuşturayım,bence bu düşmanca bir hareket. Balen erkeklerin kadınları eve kapatması ve göz önünden çekmesidir. Geleneklere bağlı bi saçmalık ve tutuculuk mantıksızlıktır. En iyi ihtimalle bir mutluluk hayalidir. Birbirini gerçekten seven bu iki insanın kendilerini ne kadar perişan edeceklerine dair hiçbir fikri yok. Ama iki insan bunu bilirse ve gözlerini kaçırmadan birbirlerinin karşısında dimdik gururla durabileceklerse ve yine de evleniyorlarsa o zaman tutuculuk ya da hayal olduğunu sanmam o zaman bu çok radikal ve cesurca ve çok romantik." Bu sözler Frida fiminden devrimci fotoğrafçı Tina Modotti'ye ait. 

















Tina'nın ölüm nedeni bilinmiyor doğal bir yolla ölmüş ya da başkası tarafından yaşamına son verilmiş olabilir. Ben Tina'yı araştırırken Neruda karşıma çıktı. Hayattan güzel bir sürpriz hediye almış gibi hissederek paylaşmak istedim sizlerle. (Yıl 2016 ve ben film, resim,şiir ve fotoğraf sanatlarıyla çevrelenmiş olmanın hazzını yaşıyorum. )
Tina'nın ardından, İspanya İç Savaşı'nda tanıştığı ve ölüm döşeğindeyken de yanı başında olan  Neruda aşağıdaki şiiri yazmış: (İsmail Aksoy'un çevirisi)

TİNA MODOTTİ ÖLDÜ

Tina Modotti, bacım, uyumuyorsun, hayır, uyumuyorsun, 
belki duyuyor yüreğin dünkü gülün büyüdüğünü, 
önceki günün son gülünü, o yeni gülü. 
Bacım, rahat uyu. 

O yeni gül senindir, o yeni toprak senin: 
o derin mısır tohumundan yeni bir giysi giydin 
ve uysal bakışın dolar köklerle. 
Bacım, boşuna değil artık uyuyuşun. 

Paktır şirin adın, kırılgan hayatın pak. 
Gölgelerden, deniz köpüğünden, sessizlikten, 
arıdan ve ateşten ve kardan, çiçek tozundan, 
çizgiden ve çelikten oluştu demir gibi sert narin biçimin. 

Uyuyan bedeninin mücevherindeki çakal 
gösteriyor hâlâ tüyü ve kanlı ruhunu, 
sanki sen, bacım, balçıktan ayağa kalkıp 
gülümseyecekmişsin gibi. 

Sana dokunmamaları için, ülkeme götüreceğim seni, 
kardan ülkeme, ki katil çakal 
ya da kiralık uşağı dokunamasın diye paklığına: 
huzur bulacaksın orada. 

Bir çok adım arasında bir adım işitiyor musun, 
bozkırdan büyük bir şey, Don’dan, soğuktan? 
İşitiyor musun kararlı bir asker haykırışını karda? 
Bacım, senin adımlarındır bunlar. 

Bir gün geçecekler küçük mezarının yanından, 
solmadan önce dünün gülü, 
yarının adımları geçecek yanından 
görmek için sessizliğin yandığı yeri. 

Bir dünya yürüyor, bacım, gittiğin yere doğru. 
Her gün şarkın ulaşıyor 
sevdiğin ışıltılı halkın ağzında. 
Yüreğin cesurdu senin. 

Ülkenin eski mutfaklarında, o tozlu yollarında 
söylenir insandan insana bir şeyler, 
ışıltılı halkın alazlarına geri döner bir şey, 
uyanan ve şarkı söyleyen bir şey. 

Bacım, senin halklarındır bunlar, adını her gün ananlar, 
her yerden gelen bizler, sudan ve topraktan, 
ele vermeyiz adını ve başka adlar söyleriz. 
Ateş ölmesin diye.

Diyebileceğim tek şey; şiire, kitaba, sinemaya bunun gibi sanatlara ulaşmak daha ucuz olmalı. Yine de takas, hibe, internet (napalım dvdsi olan bir arkadaşım yok) ödünç alma vb. yollarla ulaşmaya çalışabilirsiniz. Olmadı bunlar da benim gibi insanlar için nefes almak gibi, temel ihtiyaç ve doğrusu eğer param varsa harcama yapmaktan çekmediğim bir alanda bulunuyorlar. Bu yılki kararım daha çok okuma daha çok izlemek. Sanat dolu bir yıl olsun...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder